-- Yaşam, Yazılar

Yılbaşı gecesi bir şeyler yapmalıyım olgusu

“Seneye görüşürüz” espirisine sayılı günler kala her gencin aklını kurcalayan bir gündem ile karşı karşıyayız. Yılbaşı gecesi ne yapmalıyız? Fix menüsü olan oldukça pahalı mekandaki programa mı kayıt olmalıyız? Yoksa o ünlü sanatçının yılbaşı özel gecesi konserine mi gitmeliyiz? Arkadaşımın evindeki kutlamaya katılmak da bir seçenek aslında. Evde ailemizle oturmak mı? Hmm hayır. Bu en son isteyeceğimiz seçenekler arasında gelir sanırım. Gelin tüm bu kafa karışıklıklarının asıl sebebini birlikte değerlendirelim.

Çok uzun zaman önce değil bundan 2 ya da 3 yıl önce tüm bu sorular benimde aklımı meşgul ediyordu. Bir de erkek olunca her yere öyle elinizi kolunuzu sallaya sallaya giremiyordunuz. Önceden mekan belirlemek gerekiyordu. Hem yapmak istediğimiz etkinliğin şekline göre biletlerinde bitme ihtimalide vardı. Bir şeyler yapmam gerekiyordu ve karar vermekte acele etmem gerekiyordu yılbaşı günlerinden öncesinde. Dolayısıyla yılbaşı yaklaştıkça gerildiğim günlerdi gerçekten. 31 Aralık 2012 yılında yakın bir arkadaşımla bir cafe çalışanı ile yaşadığımız diyaloğu hiç unutmuyorum. Yılbaşında vakit geçirmek için bir mekan ile konuşmaya gitmiştik. Her şey uygun görünüyordu ve tam rezervasyonu yaptırmak üzereyken birlikte gideceğimiz arkadaşlar arasında kız olmadığını öğrendiğinde birden vazgeçmişti ve rezervasyonumuzu da yapmamıştı. Arkadaşımla çok etkilenip ogünün tarihini zihnimize kazımıştık 🙂 Şimdi dönüp baktığımda tebessüm ettiğim günler arasında yer alıyor sadece.

Yılların geçmesi ve hayat görüşümün de netleşmesiyle birlikte, tüm yaşadığım olaylara ve hissettiğim duygulara karşı kendimi dışarıdan değerlendirebileceğim bir fırsat yakaladım. Amacım burada size yılbaşı kutlamanın doğru olmadığını savunmak değil. Sadece yılbaşı gecelerinde tüm bu hissettiğimiz ya da bize hissettirilen duyguların kaynağını size anlatmak.

Yeni yılın yaklaşmasına daha 1 ay kala tüm radyo ve televizyonlarda yeni yıl reklamları, kampanyalar, fırsatlar yerini almaya başlıyor. AVM’lerde konserler, cafelerde yılbaşı gecesi özel programları, yılbaşı tatili hafta sonu tatili ile birleşiyorsa 3 gece 4 gün tatil imkanları ve daha bir sürü etkinlik seçeneği… Bütün bu etkinliklerin güzel gösterilmeye çalışılmasının sebebini bizim için sevdiğimiz şeyleri yapmak sevdiklerimizle beraber olmak olduğunu düşünüyorsanız gerçekten çok iyimser bir yaklaşım olur. Aslında bu etkinlikleri oluşturanların tek amacı, yılbaşı gecesi daha fazla para kazanmak; yani tamamiyle ticari bir düşünce hepsinin çıkış noktası. Bir cafede normalde yediğiniz yemeklerin ücreti ile yılbaşı özel menüsünde verdiği yemeklerin ücretini karşılaştırdığınızda farkı göreceksiniz. Bütün bu etkinlik ve programları güzel göstermeye çalışırken, birde tabiki “sen yılbaşında ne yapıyorsun?” “Yoksa yılbaşında hiçbir şey yapmıyor musun?” algısı yaratılıyor. Tıpkı “senin yoksa kız arkadaşın yok mu?” sorusuyla oluşturulan algı gibi.

“Modern” arkadaşların hepsi bir yerlere katılmak için program yapmış iken, benim ülkemin mütevazi bir aileden gelmiş genci ise yılbaşında ne yapıyorsun sorusuna “Hiçbir şey yapmıyorum, neden yapmam gerekiyor?” diyemiyor tabi ki. Neden? Çünkü tüm medya ortamlarında ve arkadaşlar arasında yılbaşında bir şeyler yapmak “normal” olarak gösteriliyorken, bir şeyler yapmamak “anormallik ve asosyallik” olarak gösteriliyor.

Yılbaşı gecesi de dahil olmak üzere, sevgililer günü, doğum günleri, bayram günleri… bunların hepsinde kaçırdığımız bir nokta var. Önemli olan o özel günün varlığı ve şekli mi? Yoksa o özel günün anlamı mı? Şekil ile ilgilendikçe ticari oyunların bir piyonu olmaktan kendimizi kurtaramıyoruz. O en pahalı menüleri de yılbaşında alıyoruz, o hiçte insan özüne uygun olmayan davranışları da gerçekleştiriyoruz maalesef.

Eğer illaki yılbaşı gecesini sıradan bir gece gibi geçirmek istemiyorsa insan böyle günlerde özüne dönmeli bence. Sorgulamalı içinde bulunduğu günü ve anlamını. Yılbaşı gecesi ne yapmalıyım diye düşünmeyi bırakmalı artık. Ben bu yıl ne yaptım? Ve önümüzdeki yıllarda ne yapmalıyım? Zamanımı nelere ayırdım? Tüm bu yaptıklarımdan dolayı mutlu muyum? Değilsem mutlu olmak için ne yapmalıyım? Hem mutluluk nedir ki aslında? gibi sorular sorması gerek artık kendine.

2007 yılında günlük tutmak için aldığım bir defterde senede bir kere yazınca benim için senelik defteri diye bir kavram oluştu 🙂 Her sene başında o yıl hissettiklerimi yazdığım bir kayıt dizisine dönüştü. 2007 yılında bilgisayarda kaydettiğim bir tane Microsoft Word dokümanı bulamam, ama bu tip geleneksel yöntemlerle yazdığım yazıları sağ tıklayıp silmek o kadar kolay olmuyor. Bundan 8 yıl önce yazdığım yazılar o kadar farklı ki gerçekten, anlattığım değerler, cümle yapıları hatta yazımın şekli bile o anki hissettiğim duyguları yeniden yaşatıyor bana. Nerelerde yanlış düşündüğümü çok net görebiliyorum. Sende kendine bir şeyler yazabilirsin. Bir resim çizebilirsin, bir fotoğraf çekebilirsin. O seneni anlatacak baskılı bir şeyler hazırlama da benden daha özgün fikirler bulabileceğine eminim.

Bir durumun farkına ancak o durumun içinden değil de dışarıdan baktığımızda varabiliyoruz. Eğer bu yılbaşı için bir program yapmadıysan ve benimle aynı görüşteysen, gel bu yılın son günü farklı olsun senin için. Bu yılbaşında uzun zamandır hiç görüşmediğin tüm cevapların onda olduğu birisinin yanına gitme zamanı. Onunla konuşma zamanı. Soru sorma zamanı. Kimseyle değil sadece onunla vakit geçirme zamanı. Bu yılbaşı kendinle görüşmen gereken zaman dostum. Sence de vakti gelmedi mi?

Sevgiyle kalman dileğiyle,
ABE.

Bloga e-posta ile abone ol

Bu bloga abone olmak ve e-posta ile bildirimler almak için e-posta adresinizi girin.

Bir Cevap Yazın

    • Duzenli olarak 5te kalkmak icin duzenli olarak erken yatmak gerekiyor ki, cogu zaman elimde olmayan sebeplerden bunu saglayamiyorum maalesef. Kendime meydan okuma serisindede o yuzden tam basariya ulasamamistim. Erken uyanma zamanini kendi hayatima gore biraz daha ileriye cekerek, bir duzen oturttum.