-- Yaşam

Sürekli İyi Hissetmek Zorunda Değiliz

Duyduğum anda beni yakalayan bir cümle bu. Sürekli İyi Hissetmek Zorunda Değiliz. Sanki bir anda taşları yerine oturtmak gibi. Yapbozun son parçasını yerine yerleştirmek gibi. Gözlüğünü ararken aslında gözünde olduğunu fark etmek gibi. Bunu söyleyen Klinik Psikolog Dr. Ali Bayramoğlu’nun davranışsal esneme seminerlerini daha önce kampüste görmüştüm ama sanki sınav kaygısıyla baş etme tarzı gibi düşünmüştüm ve çok dikkatimi çekmemişti. Ama daha büyük resimden bir şeyler anlatmaya çalıştığını yeni farkettim. Seminer video kayıtlarını izledikten sonra kafamda bazı şeylerin oturmasını sağladı onlardan bahsetmek istiyorum.

İnsanın 8 Farklı Arayışı yazımda mutluluğun düşük seviye bir arayış olduğundan ve en yüksek seviye arayışın hakikat olduğunu söylemiştim. Yüksek seviye bir arayış için yüksek seviye bir insan olma gibi bir izlenim çıkıyordu. Ama “sürekli iyi hissetmek zorunda değiliz” demekle bahsedilen bir insan grubu değil, insan olan herkesin üzerine düşümesi gereken bir şey aslında.

Sahi neden sürekli iyi hissetmek zorundayız ki bunu hiç düşündünüz mü?

Muhtemelen düşünmediğimiz için iyi hissetmeyi arzuluyoruz çünkü “modern kültür” bize bunu aşılıyor sürekli. Ne yaparsak, ne satın alırsak iyi hissedeceğimiz anlatılıyor sürekli bize. Kötü hissediyorsak bundan bir an önce çıkmak için yöntemler sunuyor. Film, dizi, oyun, uygulamalar vs. Nisbeten başarıyorlar da aslında, seni kötü hissedirecek düşüncelerini uyuşturabiliyorlar bir nevi. Herneyse sanki her şey onlar yüzündenmiş gibi bir suçlama da yapmayacağım ama bu iyi hissetme çabasında büyük payları olduğu kesin.

Dış etkenleri bir kenara bırakarak kendimize dönelim.

“Sürekli iyi hissetmek zorunda değiliz.” Bunu ilk duyduğumda kendime samimi bir şekilde şunu sordum: İyi hissetmeden de hayatıma devam edebilir miyim gerçekten?

İyi hissetmeden günlük rutinimi devam ettirebilir miyim?

İşlerimi idare edebilir miyim?

İlişkilerimi yönetebilir miyim?

İnandığım değerler uğrunda çabalayabilir miyim?

Hepsine kocaman bir EVET cevabım yok. Ama bir çoğu için mümkün olduğunu görüyorum. Örneğin: son tarihi sıkışmış bir işiniz için önce bir iyi hissedeyim de sonra çalışayım demenize gerek yok. Önce bir bölüm dizi izleyimde sonra yapayım demenize gerek yok.

Girdiğimiz sınavları iyi hissederek mi yapıyoruz? Kaygıyla stresle yapıyoruz pek çoğunu ve bu strese rağmen o sınavlara bir yerlere giriyoruz bir şeylerden geçiyoruz.

Sadece işler ve okul için değil. Örneğin birisine yardım etmek için önce bir iyi hissedeyim de ondan sonra yardım ederim mi diyorsunuz?

Bazı şeyleri yapmanın doğasında iyi hissetme yok bir kere. Eğer bunu kabul etmezsek duygularla mücadeleyle geçiyor hayat. Oysa duygularımızın durgun bir hale getirmenin kontrolü bize verilmemiş. Onları değiştirebildiğimizi düşünüyoruz ama yine dönüp dolaşıp bazı duygulara düşmeye devam ediyoruz.

Şunu kabul etmemiz gerek diye düşünüyorum.

Duygularımızın çoğunu kontrol etmemiz mümkün değil ve farklı duyguları bir anda yaşamamız mümkün. Bu insan olduğumuzun bir kanıtı aslında. O yüzden gelen duygulardan bir kaçış yerine onları kendisinde misafir etmeli ve kabul etmeli insan. Her neye inanıyorsa hayatta, her ne hissediyorsa hissetsin onun doğrultusunda çabalamaya devam etmeli.

Unutmamalı ki: Kimse bize sürekli iyi hissedeceğimizin sözünü vermedi. Ebedi iyi hissetmek için, kısa bir süre kötü hissetmek önemli mi?

Sevgiyle kalın,
ABE.

Dr. Ali Bayramoğlu’nun davranışsal esneme seminerleri:

https://www.youtube.com/playlist?list=PLLY3dnSQEj4KCjI5xEJ4Jw8Py-F9FTEjv

Bir Cevap Yazın

  1. ‘Eğer bunu kabul etmezsek duygularla mücadeleyle geçiyor hayat.’ Uzun zamandir icinde dolanip durdugum kisir dongunun ozeti gibi olmus bu cumle. Yapmam gereken butun isleri su an “iyi hissetmedigim icin” surekli ertelemem, ve o beklenen iyi olma halinin bir turlu gelmemesi(!) Yaziyi okuduktan sonra neden boyle sacma sapan bir beklentinin icine girdigimi sorguladim -dediginiz gibi hangi sinava girerken iyi hissettme luksunu aradik kendimizde- ve sanirim bazen icinde dolandigimiz labirentin icinde o kadar kayboluyoruz ki en basit yanlisimizi bile goremiyoruz. Bu noktada bu yazi gercekten cok faydali oldu benim icin.

    ‘O yüzden gelen duygulardan bir kaçış yerine onları kendisinde misafir etmeli ve kabul etmeli insan.’ Bu cumleniz bana asagida yer alan Mevlananin Misafirhane adli cok sevdigim siirini hatirlatti. Sizlerle ve de sayfayi ziyaret eden arkadaslarla paylasmak istedim.

    İnsan kısmı bir misafirhane,
    Her sabah yeni birisi gelir.

    Bir sevinc, bir bunalım, bir zalimlik,
    Aniden farkına varmak birşeyin,
    Hepsi beklenmedik misafir.

    Hepsini karşılayıp, hos eyle!
    Evini vahşetle süpürüp,
    Bütün mobilyalarını boşaltan
    Bir kederler kalabalığı bile gelse.

    Her geleni alnının akıyla misafir et.
    Olur ki yeni bir zevk getirmek için
    Boşalttılar evini.

    Karanlık düşünce, utanç ve garez,
    Hepsini gülerek karşıla kapıda
    Ve buyur et içeri.

    Minnettar ol her gelene
    Kim gelirse gelsin.
    Çünkü bunların her birisi
    Öte taraftan bir kılavuz
    Olarak gönderildi.

    • O cümlede doğru kelimeyi ararken zihnimden bu şiir geçmişti ve en son misafir kelimesine karar vermiştim. Teşekkür ederim paylaştığınız için iyi oldu