-- Yaşam

Yalnızlıktan Yalınlığa

Tek bir kelimedir yalnızlık. İnsanların çoğu barışık değildir bu kelime ile. Bir noksanlık gibi gelir kulağa. Bir arada olamama halidir. Tek başınalıktır. Zordur. “Yalnızlık Allah’a mahsus” derler. Haşa Allah değilizdir. O yüzden yalnız olmamamız gerekir. Tüm gücümüzle yalnızlıktan kalabalığa kaçmamız gerekir. Öyle mi dersiniz? Size öyle mi dediler? Gelin biraz konuşalım.

İnsan yalnız doğmuştur. Her kimle beraber olursa olsun dönüp dolaşıp kendisiyle başbaşa kalır. Tüm birlikteliklerin sonu yalnızlıkla sonuçlanır. Bu acımasıca gelebilir ama bir gerçektir. Öyle ya da böyle. Bir şekilde. Yalnız geldiği dünyadan yine tek başına göçer insan.

Yalnızlık gerçekliğinden kaçmak, ölümden kaçmak gibidir. Oysa ölüm gibi hep yanı başındadır. Her an seni bulabilir. En istemediğin bir anda seni yakalayabilir. Kalabalığın içinde bile mahkum kalabilirsin yalnızlığa. O halde kaçmak yerine anlamak gerekir yalnızlığı.

Yalnızlık yalın olma halidir. TDK’ya göre yalın olmak gösterişsiz, süssüz ve sade olmaktır. Sade olmak kötü değildir. İyi de değildir. Bu bir haldir sadece. Bir durumdur. Ve bu hali yaşarız çoğu zaman. İstesekte istemesekte. Ben bu hali ikiye ayırıyorum: Yalnız kalanlar ve yalın olanlar olmak üzere.

Yalnız kalanlar, kendisinden insanlara kaçarlar. Yüklerini başkalarına atarlar. İnsanı hayatta yanlış yere koyarlar. Bir şeyi olması gerekenden yanlış yere koymak önce ona sonra kendine zulümdür. Yalın olanlar ise kendini, dolayısıyla da insanı anlamaya çalışırlar. Atmazlar her üzerine geleni. Eğer çok zorlanırsa yardım isterler, başka bir yalın insandan.

Yalnız kalanlar, daha çok şeye sahip olmak isterler. Biriktirirler. İnsanları, eşyaları ve duygularını. Derinliğine ve değerine bakmaksızın atarlar heybelerine. Ne kadar çok sahip olursa o kadar daha az yalnız kalacağını düşünürler.  Yalın olanlar, çok şeye sahip olmak yerine az şeye ihtiyaç duyarlar. Sayısı değil, değeri önemlidir sahip olduklarının. Değer katan ve değer kattıklarıyla bir aradadır. Ne eksik ne fazla.

Yalnız kalanlar, mecbur olur. Bir başına olmamak için ilk neye erişebiliyorsa onu kabul eder hayatına. Önemli olan bir şey olmasıdır. Ne olduğunun önemi yoktur. Çünkü hiç yoktan iyidir. Yalın olanlar ise tercih ederler. Bir şeyin olması kadar, olmaması da bir seçenektir. Bazen bir şeyin olmak yerine olmamasının sonucunun daha iyi olduğunu bilirler. Tercih ettiklerini ise bırakmazlar kolay kolay. 

Her insan hayatının bir noktasında yalnızlık yaşar ama çok azı yalınlığa geçiş yapabilir. Çünkü yalın olmak zordur ve emek ister. Ama insanın durumuna yalın olmak daha uygundur kanımca. Peki siz? Yalnız kalanlardan mısınız yoksa yalın olanlardan mı?

Sevgiyle,
ABE.

Bir Cevap Yazın

  1. Yalın olmak sair isim ve sıfatlardan arınmayı gerektirir zannımca. Bunu da becerebilir miyiz, pek emin değilim. Egomuz izin vermez herhalde… Kaleminize sağlık

  2. Bilmediğin birinden İnternet aracılığıyla haberdar olmak tuhaf. Hayatında yoksun ama uzun zaman sonra bir anda rüyanda görüp merak edebiliyorsun. Dahası durup arayamıyorsun tüm sadeliğiyle. Kendini açıklama ihtiyacın oluyor. Yüzyüze gördüğün birine hayatı boyunca sunulmadığı kadar ne alaka? Soruları sunulup ekstra yargılamalara maruz kalıyorsun mesela. İnsanın kendini açıklamak zorunda kalması hem zor hem de doğruluk nedeniyle pek mümkün değil.
    Sizi rüyamda gördüm hocam.
    Arkadaş olamamış olsak da. Belki yanlış zaman ve yanlış koşullar da karşılaşmışızdır bilmiyorum belki her şey doğru ben yanlışımdır. Bilmiyorum ama tüm iyi niyetimle, başka hiç bir amacı olmadan yazmayı tercih ettim. Önce Twitter vs. bakıp belki bir bilgi vardır yazıp rahatsız etmem diye düşündüm ama hiçbir şey bulamayınca yazmaya karar verdim. Sizi düşünmüyordum. Hatırlatacak bir şey olmamıştı ama rüyamda gördüm işte. Umarım iyisinizdir. İnsan hayatta ne kadar iyi olabilir sorusuna iyimser cevaplar vermenin zor olduğu bir zamandayız bana göre ama umarım çevrenizde size iyi gelen insanlar, iyi gelen durumlar vardır. İyi niyetinize inanıyorum ve iyi olun isterim. Hoşçakalın