“İlk öldüğümde 27 yaşındaydım. (…) Ben deli değilim, öyle olduğumu düşünseler bile. Ben de herkesle aynı dünyada yaşıyorum. Sadece sende olan şeyin daha fazlasını görüyorum. (…) Hayat bazen gerçekte bir ölüm haberiyle başlar. Bu her şeyi bitirebilir, olmasını çok az istediğinde bile. Asıl önemli olan hala yaşıyorken asla geç olmadığına inanmaktır. İnan bana Jean, durum ne kadar kötü görünürse görünsün uyanıkken, uyurken olduğundan daha iyi görünür. Ölünce olmasını istediğin tek bir şey var. Geri dönmek. “
Bu sözler 2005 yapımı The Jacket filminin başrol karakterine ait. Bir süredir aklımda olan bu yazı için araştırma yaparken rastladım ve beni derinden etkiledi. Çünkü bu kelimeler ölmüş birisinin sözleri olarak söylenmekteydi. Her ne kadar bir bilim kurgu film olsa da benim bugün size anlatmak istediğim şeylerin girişini en iyi bu replikler yapacağını düşündüm. Bugün size anlatmak istediğim şey: “Ölmeden Önce Ölmek”.
Ölüm yokmuşsasına yaşıyoruz bu hayatı. Yaptığımız tercihler hiç ölmeyecekmişiz gibi adeta. Ne zaman ölüm gündeme gelse hızlı bir şekilde değiştiriyoruz konuyu. Hatırlamak içten içe korkutuyor belki de bizi. Yalnız ölüm olgusu başlangıçta korku hissetirsede bizi derinden etkileyecek bir duyguyu daha çağrıştırıyor: Pişmanlık.
Hepimizin yapmak isteyipte yapamadığımız şeyler var bu hayatta. Kendimize vakit bulamamak, başaramamak gibi bahanaler üreterek erteliyoruz bunları. Ölüm ise bunları erteleyebileceğimiz bir son durak. Geriye dönüşü olmayan bir nokta. Ölüm varlığını düşünmek istemediğimiz en gerçek olgu bu hayatta. Ölümün bu çarpıcılığı karşısında sizden bir şey rica edeceğim.
Bugün kendinizi “öldürme” zamanı. Hayali olarak. Ölüm eğer bu dünya için artık hiçbir şey yapamamak olgusu ise bunu zihninizde yaşayabilirsiniz. Yalnız kendinizi 1 gün sonra ölmüş olarak düşünmenizi istiyorum. Yarın tam bu yazıyı okuduğunuz saatlerde kendinizi hayali olarak öldürmelisiniz. Yarın bu saatlerde artık bu hayatınız için hiçbir şey yapamayacaksınız. Konuşamayacaksınız. Göremeyeceksiniz. Dokunamayacaksınız. Sarılamayacaksınız. Gülemeyeceksiniz. Ağlayamayacaksınız. Mesela sevdiklerinize “bütün yaşattıkların için teşekkür ederim” diyemeyeceksiniz. Artık hiçkimseye seni seviyorum diyemeyeceksiniz.
Yarın tam olarak bu saatlerde bunların hiç birini yapamayacaksınız. Peki yarın gerçekten ölecek olsaydınız bunların hangilerini yapmak isterdiniz?
Öleceğimizi düşünmek aşamadığımız eşik noktalarının hepsini yıkıp atıyor adeta. Hayatta neyi istediğimizi ve neyi istemediğimizin farkınaa varmamızı sağlıyor. En önemlisi ise geç kalmamamızı sağlıyor. Bunu zaman zaman aklımıza getirmeli ve neler yapabileceğimizi düşünmeliyiz. Kendimizi hayali olarak öldürmeliyiz ki, hayatı daha hakikatli yaşayalım.
O halde, siz ilk öldüğünüzde kaç yaşındaydınız?
Sevgiyle kalın,
ABE
Benzer Yazılar:
Nasıl hissedersin?
Alışageldiğimiz şeylerin değerini bilmek
28 yaşındaydım. 9 ay önce beraberinde benden çoookk şeyler alarak ama bir o kadar da çoookkk şeyler bırakarak giden babamı kaybettiğimde bende manen öldüm … Elinize sağlık. Farkındalık sağlayacak bir yazı…
Başınız sağolsun. İnsan her şeye rağmen devam ediyor.
Teşekkür ederim. İstesekte istemesekte böyle olmak zorunda.
Çok güzel bir yazı olmuş.
Teşekkürler
Kendinin öldüğünü düşünmek insanda ne kadar farkındalık yaratır bilmiyorum… Bazen bile bile sevdiklerini kırmadan önce insan onları bir gün kaybedeceğini düşünmeli, ona göre yaşamalı.
Kendinin öldüğünü düşünmek kendi hayatını düzeltir. Bir yakının öldüğünü düşünmek ise iletişim problemlerini düzeltir. Ona da şu yazıda değnmiştim okuyabiliirsiniz dilerseniz: https://kesfetkendini.org/2016/12/25/nasil-hissedersin/
Duyduklarımla ölüyorum.Gördüklerimle ölüyorum.Dünyanın yaşanmaz bir yer olduğu bildiğim halde yinede yaşaya yaşaya ölüyorum.
🙁