“Gökyüzünü daha önce hiç bu renkte görmemiştim. Aslına bakarsan uzun zamandır gökyüzüne de kafamı kaldırıp bakmamıştım ben. Gökyüzünü tek bir renk ile tanımlayabilirim diye düşünüyordum. O da açık mavi… Ama bunda bir gariplik var. Bu kızıl şerit her sabah oluşuyor mu gerçekten?”
“Gökyüzüne bakarken tekrar eden ince sesler duyuyorum. Bunlar gerçekten kulağımı gıdıklıyor. Sabahın sessizliğini bozan ilk şey; işe erken giden komşumuzun topuklu ayak sesleri olurdu. Bu cıvıltılara alışık değilim. Kuşlar her sabah ötüyorlar mı gerçekten?
Bir yerden su sesi geliyor. Birisi bir çeşmeyi açık unutmuş olmalı. Yakınına gidiyorum… Yerden akan sular görüyorum. Şimdi anladım! Bu suyun en yukarısında büyük bir çeşme açık kalmış olmalı, sularda kesin oradan geliyordur… Ama bulamıyorum kaynağını. Sonra kenarına oturup akan su sesini dinliyorum ve düşünüyorum. Bu su gün boyu akıyor mu gerçekten?
Sonrada çevrede dolaşmaya başlıyorum. Gri görmeye alışmış gözlerim, bu yeşil tonlarına alışık değil. Ayakkabım kirlenmesin diye basacağım yerleri dikkatle seçiyorum ama dizlerime kadar çamur olmaktan kaçamıyorum. Üzerimi kirletmeden çıkabileceğim bir yol yok mu hiç?
Akşam gökyüzünde beyaz noktalar görüyorum. Saymaya çalışıyorum 99-100-101… ama bir türlü sayamıyorum sırasını karıştırıyorum sürekli. Bunlar bildiğim 5 köşeli yıldızlardan olmasa gerek değil mi?
Üşüyorum… Birazda ıslandım çünkü. Biran önce sıcak bir yer bulmalıyım. Çünkü ben bu hayata hiç alışık değilim.”
Doğadan artık o kadar uzak yaşıyoruz ki, ansızın içinde olsak böyle hissederdik sanırım.
Sıradan bir şehirde, sıradan bir günde, sıradan kimselerle birlikte artık üşümüyoruz, ıslanmıyoruz, farklı kokular almıyoruz, farklı sesler duymuyoruz ve görmüyoruz. Hepimiz dört duvarlı odalarımızda, beyaz ışıklı ekranlar karşısında tutsak haldeyiz ve bunun için isyan etmiyoruz.
Ama huzursuzuz. Çünkü yaratılıştaki düzenin en önemli işaretlerini görmüyoruz. Derinden düşünmüyoruz. Sentetik çevremizde, sentetik dertlerimizle baş başayız.
Doğayla vakit geçirmek bir lüks değil, bir ihtiyaç. O yüzden kaçmalı insan doğaya. Gözlerinin sonsuz mavilik ve yeşillikler görme ihtiyacını gidermeli. Sadece su ve kuş seslerini duymalı kulakları. Ellerinin toprak ile karışma ihtiyacını bilmeli. 1 günde olsa 1 saatte olsa. Muhteşem düzenin içindeki rolünü hatırlamak için doğaya kaçmalı.
Sevgiyle kalın,
ABE.
Çok hoş 🌿
Tesekkur:)
Cok guzel
Teşekkürler