Zaman hiç bu kadar hızlı geçmiyordu belki de geçmişte. Aradığımız bilgiye saniyenin 10’da 1’i süresinde erişebiliyoruz. Binlerce kilometre uzaklıktaki yakınlarımızla anlık sesli ve görüntülü görüşebiliyoruz. Arabalarımız saniyeler içerisinde 100 km/sa hızlara çıkabiliyor. Gideceğimiz yerlere koşarcasına yürüyoruz. Bir dersten diğerine, bir işten diğer işe, bir buluşmadan diğer buluşmaya son anda yetişiyoruz. Olanaklarımız arttıkça yapmamız gereken şeylerin sayısı artıyor. Kullandığımız araçlar hızlandıkça bizlerde hızlanmak istiyoruz. Ancak değişmeyen bir şey var ki insanoğlu her gününü 24 saatin içinde yaşıyor. Eski zamanlara göre daha çok çalışıyoruz belki ama maalesef eskiye göre durup daha az düşünüyoruz…
Bugünlerde insan kendisini sürekli meşgul tutabilecek güce sahip. Çünkü yapabileceği şeylerin çeşitliliği artmış durumda. Bu yüzden de bir işle uğraşırken yeni bir işe başlaması “gerekiyor”. Çünkü toplumsal yargı bize bunu aşılıyor belki de. Saatler günlere dönüşüyor, günler aylara, aylar ise yıllara… Farkında olmadan yaşlanıyor insan. Çalışmak, çabalamak güzel de ey insan, sormak lazım kendine “nedendir bu koşuşturmaca, nereye bu gidiş?”. Nefes almak lazım arada ve durup düşünmek lazım bu yaşamda. Ya eğer yaptığın şeylerin bir anlamı yok ya da içi tamamen boş ise?
Hayat amacın nedir? isimli yazımda bunun üzerine konuşmuştum aslında. Bu yazıda ise “hayatta durup düşünmek için neler yapılabilir?” sorusuna pratik çözümler önereceğim. Hayatımda uygulamaya çalıştığım ve sizinde hemen hayata geçirebileceğiniz şeyler. Size arada tatil yapın ya da sosyal medya hesaplarınızı kapatın gibi klişe şeyler önermeyeceğim çok daha basit ama etkili olduğunu düşündüğüm farklı şeylerden bahsedeceğim.
1. Etkinliklere 10 dk erken gidin
Hayatımızın çok hızlı geçmesinin sebebi zincir gibi bütün yaşantımızı birbirine bağlıyor oluşumuz diye düşünüyorum. Çünkü sabah evden bi çıkıyoruz, önce şuraya git oradan buraya git akşama şurada ol gibi gibi aralıksız bir ulaşma ve yetişme çabası içinde günümüzü yaşıyoruz. Bu momentumu bozmalı ve parçalı bir gün yaşamalıyız. Parçalı gün yaşamakta nedir?
Katıldığınız etkinlikler arasında ara verirseniz eğer parçalı bir gün yaşarsınız. Etkinlikler derken konser, tiyatro gibi şeylerden bahsetmiyorum. Bir gün içinde katıldığınız her şeyden bahsediyorum. Dersler, iş, toplantılar, buluşmalar vb. Örneğin sabah dersiniz 8:40’da başlıyorsa 8:30’da sınıfta olun. Sınıfın içinde 10 dk zaman geçirin. Mekan değişikliğini hissedin ve zamanı yavaşlatın. Eğer bunu yaparsanız o gün:
- Evde geçirdiğiniz zaman
- Sınıfta geçirdiğiniz zaman
olarak ikiye ayrılır. Ama evden koşarak çıkar ve derse ucu ucuna yetişirseniz o gün içinde sadece şunu yapmış olursunuz:
- Evden koşarak çıkarak derse yetişip geçirdiğiniz zaman
şeklinde bir gün yaşamış olursunuz. Farklı örnekler üzerinden de düşünebilirsiniz. Kısaca: gün içinde yaptığınız şeyleri hissetmek ve üzerine düşünebilmek için 10 dk erken başlayın.
2. İnternetsiz saatleriniz olsun
Bir önceki maddede bahsettiğim 10 dk araları bazen istemsiz olarak elde ediyoruz ama bu saatlerde yaptığımız şey telefonumuzu kontrol etmek oluyor. O zaman bu aralarında anlamı olmuyor maalesef. Bugünlerde insan hayatı; telefonla geçirdiği vakitler ve telefonsuz geçirdiği vakitler olarak ikiye ayrılıyor. Ya telefonumuzu kontrol ettiğimiz zamanlar var ya da telefonu kontrol etmek isteyip edemediğimiz zamanlar.
Buna bir dur demelisiniz ki hayattaki hızı yavaşlatabilesiniz. İnternetsiz zamanlarınız olsun. Mobil ağ verilerini kapatmak bir dokunuş yeter aslında telefonunuzda. Bunu yapmak size güç gelmesin. Hayatı Yavaşlatmak İçin Telefonunuza Ara Verin isimli yazımda uzun uzadıya bu konuyu anlatmıştım aslında burada sadece özetini anlatayım.
Zihninizde telefon bildirimleri olmaması için internetsiz zamanlarınız olsun. Yatmadan önce ve uyandıktan sonra yarım saat telefonunuzun interneti kapalı olsun. Haftanın yarım gününü internet olmadan yaşayın mesela. Sıfır yeni mesaj, sıfır yeni fotoğraf ve sıfır yeni video. Durulmak ve düşünmek için çok ideal zamanlar.
3. Yürüyün
Başta garip gelebilir bu öneri size çünkü zaten yaptığınız bir şey olarak düşünebilirsiniz. Şöyle detay verirsem daha açıklayıcı olur: Bir yerden bir yere ulaşmak için değil, zihninizi boşaltmak için yürüyün. Kaçta nerede olacağınızın zamanı olmasın aklınızda. İki etkinlik arasına sıkıştırılmış bir yürüme aktivitesinden bahsetmiyorum. Etkinliğin ta kendisi olan yürümekten bahsediyorum.
Yürümenin kendisi okumaktır aslında. Çevreyi okumak, insanları okumak ve düşünmek bunların üzerine. Gözlemlemek. Ve durmak zaman zaman, oturmak ve düşünmek. Bir bankta ya da bir merdiven basamağında. Eğer imkanınız varsa doğa içinde yürümeye çalışın. Emin olun hem fiziksel olarak hem de mental olarak ihtiyacımız var ağaç yeşilliğini görmeye, toprak kokusunu çekmeye. Nasıl yemek yemek, su içmek bir ihtiyaç ise doğa ile vakit geçirmekte temel bir ihtiyaç aslında. Ama üzeri örtülmüş bir ihtiyaç.
Bunları yazarken psikoloji ya da biyoloji kitaplarını araştırmadım aslında. Kendi düşüncesel dünyama iyi gelen, hayatımda uyguladığım ve yararını gördüğüm bir kaç yöntemden bahsediyorum size. Hayatı daha hakikatli yaşamak için, neyi neden yaptığımızı bilmek için durup düşünmeye ihtiyacımız var. Düşünmek için ise sakin zamanlara ihtiyacımız var. Bu üç yöntem ile hayatta zaman zaman nefes alabilir ve hayatı daha farkında yaşayabilirsiniz.
Sevgiyle kalın,
ABE.
Webmentions
[…] Geçen Zamanı Yavaşlatmak İçin 3 Yöntem […]