-- Kendime Meydan Okuma Serileri, Yazılar

Kendime Meydan Okuma: Kur’an Anlamını Öğrenmek (6. Hafta)

Zaman o kadar hızlı geçiyor ki. Yazımın başlığını yazarken 6. hafta yazdığıma şaşırdım gerçekten. Bu hayata gelme amacımızı bulmak için Kur’an’ı anlamak yolculuğunda 1.5 aylık periyotun sonuna geldim. Yaklaşık 2 aylık (9. hafta) planladığım serininde sondan birinci yazısıyla sizinle birlikteyim. Bu 2 haftalık periyotta plan yapmak, böbürlenmek, insanları küçük görmek hakkında, kız-erkek ilişkileri hakkında, eş cinsellik hakkında pek çok şey öğrendim. Buyrun okuduklarımın üzerinden birlikte geçelim.

Bu iki haftalık periyot daha verimliydi. Azda olsa hemen hemen her gün Kur’an okuyabildim. Sadece bir gün fire verdim. Serinin sonunda okuma miktarlarını bir grafik olarak paylaşmayı planlıyorum.

Geçen iki hafta önce sizinle tanıştırdığım yol arkadaşımla dışarıda da okumalar yapmaya fırsatım oldu. Allah’ın ayetlerini her ortamda okumaktan çekinmemek gerekiyor.

Bu haftayla birlikte 420 sayfayı tamamladım. Dolayısıyla not aldığım pek çok ayet oldu. Birbirini destekleyen ayetler ile birlikte konular tam anlamıyla yerine oturmaya başladı. Eski okumalarımdan da ilgili ayetleri seçerek size bu hafta beş farklı konudan bahsetmek istiyorum.

Kız – erkek ilişkileri

Oldukça hassas ve geniş bir konuya bugün değinmek nasip oldu. Anlatacaklarım sadece kendi düşüncelerim değil, bir çoğunu ayetlerle desteklemek istiyorum size. Eskiden üzerine çok kafa yormadığım ve maalesef İslam’ın bu konudaki sınırlarını araştırmadığım bir konuydu. Çevremizde gördüğümüz ve “normal” kabul ettiğimiz şeyler ile yaşıyoruz bu hayatı genelde. Dolayısıyla sınırlarımız başka insanlardan öğrendiklerimizle kalıyor. Bu sebeple sadece Kur’an’ın bize söylediklerini değil ailemizin değerlerini de çiğniyoruz zaman zaman.

Akışına bırakmak değil doğru olan bunu net şekilde anladım. Birazdan bahsedeceğim şeyler size çok katı gelebilir belki de. Bende başta sizin gibi düşünüyordum aslında. Ama bu konuda sınırların net olması gerekiyor, eğer net olmazsa sonunda üzüntüyle sonuçlanıyor. Dilerim ki, farkına vardıktan sonra sadece dünya hayatımız üzüntüyle kalsın. Ahiretimizi kurtarmak asıl önemli olan. Şimdi düşünürsek hala bir şeyleri değiştirme şansımız var. Çünkü Allah şöyle diyor: “İman edip salih ameller işleyenlerin kötülüklerini elbette örteceğiz. Onları işlediklerinin daha güzeliyle mükafatlandıracağız.” (29:7)

Şu ayetle başlamak istiyorum: “Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun delillerindendir” (30:21) Dolayısıyla dünya hayatında bir kızdan ya da erkekten hoşlanmamız, ona aşık olmamızda bir anormallik yok. Allah aramızda sevgi var ettiğini söylüyor. O zaman “seviyorsan git konuş” mantığıyla kendi özelini karşındakine açmak, ona tüm duygu ve düşüncelerini itiraf etmek mi gerekiyor? Cevabım hayır.

Çevrenizde bir kız arkadaşından ayrılıp başka birisiyle birlikte olduklarını gururla anlatanları gördükçe, Nee? kız arkadaşın yok mu diye seni küçümseyenlere gördükçe üzülme kardeşim. Bu bakış açısı doğru değil bunun farkında varmalısın. Bu bakış açısıyla başlayan her ilişki hüsran ile bitiyor çünkü. Bugüne kadar aksini görmedim. Eğer evlenecek bir durumun yoksa seviyorsan gidip konuşmayacaksın kardeşim. Bu kadar net olmak gerekiyor.

Şimdi tepki alabilecek başka bir ayet daha paylaşayım: “Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur.” (17:32) Şöyle söylediğinizi duyar gibiyim, “abi biz zina yapmayız ki ne olacak sadece kız arkadaşım olacak o benim.” “Biz sınırlarımızı biliriz.” Bu ayette şunu farketmeliyiz Allah zina yapmayın demiyor, zinaya “yaklaşmayın” diyor. Yani seni zinaya götürebilecek her türlü şeyden uzak dur diyor. Unutmayalım, bir ilişkide iki tane nefis var. Sen ne kadar nefsine hakim olduğunu düşünsen de ki bu mümkün değil, sevdiğinin de nefsi var. Hz. Yusuf (a.s.) bile peygamber olmasına rağmen nefsine hakim olamamaktan Allah’a sığınıyor. Bu Kur’an’da anlatılıyor. Biz kim oluyoruz ki nefsimize hakim olabileceğimize emin oluyoruz?

O zaman kendimize en baştan hakim olacağız. Bile bile kendimizi hüsrana sürüklemeyeceğiz, sabredeceğiz. Allah şöyle buyuruyor: “Ey insanlar! Sizi birbiriniz için imtihan aracı kıldık. Bakalım sabredecek misiniz? Rabbin, hakkıyla görendir.” (25:20) Başarısız olacağımız bir imtihana neden bile bile girelim ki? Allah sabredip etmeyeceğimizi sınıyor aslında. O zaman şu ana kadar bekleyeceğiz: “Evlenmeye güçleri yetmeyenler de, Allah kendilerini lütfuyla zengin edinceye kadar iffetlerini korusunlar” (24:33) Gayet açık değil mi ayetler? Bunları öğrendikten sonra da hala bildiğinizi yapmak mı istiyorsunuz?

Benimde bu konuda çok büyük yanlışlarım oldu. Tekrar düzeltilemeyecek hatalarım oldu, bu yüzden çok değer verdiğim bir kişiyi kaybettim. Ne olursa olsun, bir kişiyi Allah’tan çok sevmemek gerektiğini öğrendim. Bu Allah’a ortak koşmak gibi oluyor aslında. Eğer siz birini çok seviyorsanız, gidip onunla konuşmayın. Önce Allah ile konuşun. Önce Allah’tan hayırlısını isteyin ve kalbinizi Allah sevgisiyle doldurun. “Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.” (13:28)

Eş cinsellik hakkında

Bu konu hakkında ayetler çok net gerçekten. Hz. Lut’un (a.s.) kıssası Kur’an’da pek çok kere geçiyor. Eş cinsel bir toplumun helak edilmesinin üzerinde Allah’ın çok kere durmasından mutlaka bir ders çıkarmalıyız. Erkek-erkek veya kadın-kadın ilişkilerine hiç bir şekilde müsemma gösterilmiyor Kur’an’da. Ben eskiden anlayış göstermeye çalışsam da bir türlü ısınamadığım bir konuydu bu aslında. Doğru gelmiyordu bana. Yaratılış özelliklerimize de baktığımızda, sadece erkek ve kadınların karakterleri birbirini tamamlar nitelikte hep. O yüzden bu konuda okuduğum ayetleri fazla yorum yapmadan doğrudan sizinle paylaşacağım.

“Siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere mi varıyorsunuz? Doğrusu siz ne yaptığınızı bilmez bir toplumsunuz.” (27:55)

“Rabbinizin, sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyor da insanlar arasından erkeklere mi yanaşıyorsunuz. Siz gerçekten haddi aşan bir topluluksunuz. (26:165,26:166)

Sadece dünya hayatı için plan yapmak

Günümü, haftamı planlamak, hedefler koymak en çok dikkat etmeye çalıştığım konulardandır. Diğer blog yazılarımdan da bu konuya verdiğim önemi anlamışsınızdır aslında. Kur’an’ı okumaya başladıktan sonra şunu farkettim. Plan yapmak ve hedefler koymak tek başına düşünüldüğünde, yani bir yaratıcımızın olduğunu ve ahiret hayatını dikkate almaksızın sadece dünya hayatını düşünerek yapıldığında kelime biraz garip olacak ama çok “yavan” kalıyor. Tabi ki, plan yapmak gerçekten önemli eğer bende plan yapmasam şu anda bu seriyi devam ettiremiyor olurdum. Ancak dikkat etmemiz gereken bazı hususlar var.

Bir konuda plan yaparken ve onu uygularken, kendimize şu soruları sormalıyız: bu planın sonunda ne kazanıyorum? Bu kazandığımın bana yararı nedir? Bana dünya hayatında ve ahiret hayatında ne yararı olacak? Ortada ahiret yurdunun daha hayırlı olduğu gibi bir gerçek varken, bu hayattaki tüm planlarımızı dünya hayatına göre mi yapmalıyız? Eğer gelecek planlarımızda çok para kazanmak varsa sadece, bunu bir kere daha gözden geçirmekte fayda var. Çünkü “Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi!” diyor Allah (29:64)’de.

Ayrıca Allah, plan yaparken sadece bu dünya hayatındaki kazançları gözetenlere şöyle diyor: “Siz geçici dünya menfaatini istiyorsunuz, halbuki Allah ahireti kazanmanızı istiyor.” (8:67) Tabi ki yaratıcımız, dünya hayatı için çalışanların karşılığını veriyor. Tamamen iman etmeyenlerde eğer yılmadan ve düzenli bir şekilde çalışırlarsa kazanıyorlar. Sonra dünyada kazandıklarını burada yemeye çalışıyorlar. Ama şunun farkında değiller: “Şüphesiz, ahiret hayatına inanmayanların işlerini biz kendilerine güzel göstermişizdir de o yüzden bocalayıp dururlar. (27:4)

Bir de planlarımızda Allah’ın varlığını ve onun en büyük olduğunu unutmamalıyız. Her ne kadar çok çalışsak da her ne kadar kendimize çok güvensek de şun ayeti unutmamalıyız: “Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Hiç kimse nerede öleceğini bilemez. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, her şeyden hakkıyla haberdar olandır.” (31:34) O zaman şunu aklımızdan çıkarmamız gereken bir ayet daha: “Hiçbir şey hakkında sakın ‘yarın şunu yapacağım’ deme! Ancak, ‘Allah dilerse yapacağım’ de. (18:23,18:24)

Böbürlenmek

Yukarda bahsettim gibi her ne kadar kendimize güvensek de Allah’ın büyüklüğünü unutmamalıyız. Bir konuda bilgi sahibi olmakla o konuda böbürlenmenin arasında bir doğru orantı var aslında. Bir konuda hakkında iyi olmak güzel bir şey tabi ki, kendimizi o konuda emin yapar. Ancak o konuyu en iyi bilen kişi sen değilsin sonuçta, senin de hala bilmediğin şeyler vardır mutlaka. Hadi varsayalım ki o konunun bilgini sen ol, senin bulduğun ve bir tek senin iyi bildiğin bir şey olsun. O zaman şunu unutma ki, senden ilmi daha fazla olan Allah var. Allah şöyle diyor: “Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü sen yeri asla yaramazsın, boyca da dağlara asla erişemezsin.” (17:37)

Her ne alanda olursa olsun, her ne kadar bilgimiz olursa olsun Allah’ın şu uyarılarını unutmamalıyız:

“Böbürlenme! Çünkü Allah, böbürlenip şımaranları sevmez.” (28:76)

“Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü Allah, hiçbir kibirleneni övüngeni sevmez.” (31:18)

Güzel söz söylemek

İslam o kadar güzel ki gerçekten. Keşke onu daha fazla idrak edebilsek, keşke hayatımızda daha çok yaşayabilsek. Hem kalbe ve hem akla hitap eden ve bu kitap bu, dünya hayatında huzuru bulmanın tek yolu islamı yaşamak. Kur’an’da Allah’ın defalarca güzel söz söylememizi öğütlediğini biliyor muydunuz? Ben bilmiyordum açıkçası eskiden. Her okuduğumda da tüylerim diken diken oldu.

Çoğu zaman neyi anlattığından çok onu nasıl anlattığının önemi büyüktür. Nasıl güzel söylediğin ve üslubundur karşındakini etkileyecek olan. Bir kral düşünün geçmişte halkına hep zulmetmiş onlara kötü davranmış. Ona karşı koymak ve insanları doğru yola iletmek için bir peygamber gönderilmiş. İsmi firavun olan bu kral o peygambere de yani Hz. Musa’ya (a.s.) da zulmetmek istemiş. Allah peygamberlerinin kılına zarar gelmesini ister mi? Kendimiz düşündüğümüz zaman peygamberin ve yakınlarının kralla zulme karşı savaşmasını ister değil mi? O kadar kötülük yapmış bir kral’a karşı Allah’ın gönderdiği ayete bakın lütfen: “Firavun’a gidin. Çünkü o azmıştır. Ona yumuşak söz söyleyin. Belki öğüt alır, yahut korkar.” (20:43,20:44)

Bu ayetten sonra islamın terör dini olduğunu nasıl savunabilirsiniz ki? İslam, televizyonda kafa kesenlerin anlattığı bir din değil arkadaşlar. Güzel söz ile ilgili ayetler bitmiyor, buyurun:

“Onlara öğüt ver ve onlara, kendileri hakkında etkili ve güzel söz söyle.” (4:63)

“Güzel söz ve bağışlama, peşinden gönül kırma gelen bir sadakadan daha hayırlıdır.” (2:263)

“Allah, güzel davrananları sever.” (3:148)

Ben şimdiye kadar İslam hakkında öğrendiğim en güzel şeyleri Kur’an’ı Kerim’i okuyarak öğrendim. Maalesef camideki hocamız ya da televizyondaki hocalar değildi bunu gösteren bana. O yüzdendir belki de ilk ayetin “Oku” olması. Onlarca “Hala düşünmüyor musunuz?” ayetleri. Düşünmemiz gerekiyor, çok geç olmadan aklımızı kullanmamız gerekiyor. Şunu hiçbir zaman unutmayalım,

“İslam kusursuzdur, müslümanlar değil.”

Serinin son yazısında görüşmek dileğiyle.

Sevgiyle kalın,
ABE.


Kendime Meydan Okuma: Kur’an Anlamını Öğrenmek Serisi

<< Giriş Yazısı 2. Hafta 4. Hafta 6. Hafta Sonuç Yazısı >>

Bloga e-posta ile abone ol

Bu bloga abone olmak ve e-posta ile bildirimler almak için e-posta adresinizi girin.

Bir Cevap Yazın