“Bir daha asla yapmayacağım.” Dediğiniz Şeyleri Gerçekten Yapmamanın Formülü

Çok sık kullandığımız bir cümledir bu: “Bir daha asla yapmayacağım”. Bir şey hakkında karar aldığımız zaman söyleriz genelde ya da bir şeyleri fark ettiğimizde… En iddialı cümlelerden birisidir “Bir daha asla yapmayacağım”. Bunu söylediğimiz andaki farkındalığımız ve heyecanımız ise çok uzun sürmez maalesef. Kendimizden emin ve net bir şekilde ifade etsek de bir süre sonra kendimize söylediğimiz en büyük yalanlardan birisi haline gelir: “Bir daha asla yapmayacağım.”

Nasıl Hissedersin?

Sizden bir durumu hayal etmenizi istiyorum: Bir gün otobüsten inip evinize doğru yürüdüğünüzü düşünün. Birazdan eve varacaksınız, günün yorgunluğunu atacaksınız ve rahatlayacaksınız. Ailenizle birlikte olacaksınız. Fakat ailenizdeki bazı insanlarla aranız çok iyi değil. Olsun yine de evinize gidiyorsunuz… Evinizin olduğu sokağa döndüğünüz anda sizin evin önünde duran bir ambulans görüyorsunuz… Ambulansın çevresi o kadar kalabalık ki uzaktan […]

“Umursamıyorum” Demek Umursamaktır

Kafasına hiçbir şeyi takmayan insanları anlamakta hep zorlanmışımdır. Çok fazla düşünmeden hareket ederler ama bir şekilde işleri yolunda gider hep. Detayları düşünmezler, sonuçların ne olacağını hiç umursamazlar. Onlar gibi olmak istediğim zamanlar oldu. Dışarıdan baktığımda mutlu görünüyorlardı. Stressiz bir yaşamları varmış gibi geliyordu bana. Ancak onlar gibi olmaya çalıştığımda yapaylaştığımı farkettim. Çünkü düşünmemek ve umursamaz olmak, isteyerek yapacağımız bir şey değildi. Çünkü onlar bunu farkında olmadan yapıyorlardı…

Hayatınızı Son Teslim Tarihlerine Göre Yaşamayın

Yaptığımız en büyük hatalardan biridir hayatımızı son teslim tarihlerine göre ya da nam-ı değer “deadline” lara göre yaşamak… Bizim için ne kadar önemli olduğu üzerine çok düşünmeksizin hayatımızı en yakın zamanda yetişecek ödevlere, projelere, işlere göre değiştiriveririz genelde. Gerekirse son günlerde yemeyiz içmeyiz ama tamamlarız bir şekilde görevimizi. Sonrasında bir güzel tamamlamış olmanın verdiği mutluluğu da hissederiz… Kısa süreliğine… Ta ki bir sonraki “deadline” ı hatırlayana kadar. Düşünmeye fırsat olmaksızın aynı süreç yeniden başlayıverir. Sonunda fark edilen ise istemeyerek yaptığımız şeylerle geçen yıllardır…

Dilencilere para vermeli miyiz vermemeli miyiz?

Ne zaman bir dilenciyle göz göze gelsem hayatı sorgulatır bana. En çokta küçük çocuklar… Tam oyun oynama çağındayken, çıplak ayaklarıyla sıcak kaldırımlarda yürüyerek insanlardan para istemek onlar için ne kadar eğlenceli olabilir ki? Böyle başlayan bir çocuklukla nasıl sağlıklı bir gelecek inşa edilebilir ki? Öte yandan ihtiyacı olmadan dilenen, çocuklarını dilendiren ve sakat taklidi yapanları düşündükçe de bir anda vazgeçiyorum yardım etmekten. Peki nereden anlayacağız hangisinin gerçekten ihtiyacı olduğunu, hangisinin bizi kandırmaya çalıştığını?

Duyguları Kontrol Etmenin Tek Yolu

Duygu ve düşüncelerimizin etkisinde yaşarız bu hayatı. Ya içimizde duyduğumuz heyecan ile yeni adımlar atarız bilinmeyenlere… Ya da korkumuzdan kaçarız yeniliklerden ve farklılıklardan. Bazen çok mantıklı bulduğumuz bir şeye başlamak daha kolay gelir bize. Bazen de ne kadar aklımıza yatarsa yatsın bir türlü ısınamayız mantıklı gelenlere. Çoğu zaman aklımız ve kalbimiz savaş halindedir… Sonunda galip olan ise kalbimizdir genelde. Onun beslendiği enerjiye karşı aklımız er ya da geç bitap düşer. Peki ya duygularımızın üzerimizdeki galibiyeti kendimizin hayata karşı yenilgisine sebep oluyorsa? Ya akıl ile kontrol edilemeyen duygular yarar değil zarar veriyorsa bize? O zaman nasıl hükmedebilir ki insan içinde kopan fırtınalara ve duygulara…

Yılbaşı gecesi bir şeyler yapmalıyım olgusu

“Seneye görüşürüz” espirisine sayılı günler kala her gencin aklını kurcalayan bir gündem ile karşı karşıyayız. Yılbaşı gecesi ne yapmalıyız? Fix menüsü olan oldukça pahalı mekandaki programa mı kayıt olmalıyız? Yoksa o ünlü sanatçının yılbaşı özel gecesi konserine mi gitmeliyiz? Arkadaşımın evindeki kutlamaya katılmak da bir seçenek aslında. Evde ailemizle oturmak mı? Hmm hayır. Bu en son isteyeceğimiz seçenekler arasında gelir sanırım. Gelin tüm bu kafa karışıklıklarının asıl sebebini birlikte değerlendirelim.

Hayatınızı Basitleştirin

Basit yaşayacaksın demiş şair. Basit. Mesela susayınca su içecek kadar basit, dört çıkacak ikiyle ikiyi çarptığında. Telefonunu sadece telefon etmek için kullanacaksın demiş. Küçük bir not defterin olacak bilgini en hızlı sayan. Ve demiş ki: Basit yaşayacaksın, basit. Sanki yaşamın bir gün sona erecekmiş gibi basit… Yalçın Ergir’in Basit Yaşayacaksın şiiri bir yaşam felsefesi niteliğinde adeta. Maddelere bağlı olmadan yaşamayı anlatıyor. Uzun zamandır en sevdiğim şiirler arasında yer alan bu şiir, yaklaşık 1 yıldır telefon kullanma alışkanlığımında ki değişiklikten vazgeçmemenin sebeplerinden olabilir.

Dinle(yebil)mek

Birileriyle bir şeyler paylaşmanın en basit zamanlarını yaşadığı günümüzde ne kadar dinliyoruz, ne kadar dinleyebiliyoruz beni düşündürmeye başladı gerçekten. Sanırım dinlemek artık anlatmaktan daha zor bir eylem haline geldi. Hatta daha da enteresan olanı dinlememek sıradanlaşmaya başladı. En son ne zaman birisini hiçbir düşünce belirtmeden dinlediniz? En son ne zaman arkadaşının anlattığı olayın benzerini yaşadığını o anlatırken sizde ona anlatmadınız? En son ne zaman arkadaşınızla otururken telefonunuza gelen bildirimlere hiç bakmadınız?