Kendime Meydan Okuma: KoşYaz Maratonu (Bitişe 3 Hafta Kala)

KoşYaz Maratonundan selamlar! O da nedir derseniz hem İstanbul maratonuna hazırlandığım hem de yepyeni blog yazıları ürettiğim bir serüven. Aynı zamanda bir kendime meydan okuma denemesi. Hayatım da yeterince koşturmaca yokmuş gibi 🙂 bir de haftada da 3 gün koşu antrenmanı ve 2 gün de blog yazısı yazmaya çalıştığım bir süreç. Acaba yazabiliyor muyum gerçekten? Kısaca bilgilendirme.

Alışageldiğimiz Şeylerin Değerini Bilmek

Yapılan bir sosyal deneyde; bir tarafa sağlıklı bir tarafa ise kanserle mücadele eden insanları oturtuyorlar. Aralarında perde olduğu için yan tarafta oturan kişinin kim olduğundan sağlıklı insanların haberleri yok. Her iki tarafa da “Bir dilek hakkın olsaydı ne isterdin gibi?” sorusunu yöneltiyorlar. Hemen hemen aynı yaşta olan bu insanların verdikleri cevapların farklılığı yüreklere dokunuyor gerçekten. Bu yazımda videoyu sizinle paylaşıp, fikirlerimi söyleyeceğim.

Arayıp Sormak Demode Mi Oldu?

Benim yetişebildiğim kadarıyla MSN Messenger, Facebook Chat, Whatsapp derken insanoğlunun birbirine ulaşılabilirliği hiç bu kadar hızlı olmamıştı sanırım. Sadece anlık mesaj göndermekten öte smiley kombinasyonları, fotoğraflar/videolar, gifler derken şu anda tüm dünyaya canlı yayın yapmamız dahi mümkün. Peki bütün bu uygulamalar sayesinde birbirimizle iletişimimiz telefonla arayıp sorduğumuz zamana göre; güçlendi mi yoksa zayıfladı mı?

Listeleme Alışkanlığı Kazanın

Zihnimiz içinde dolaşan fikirler, yapmamız gereken işler, o gün satın almamız gereken şeyler… Kafamız karışık olduğunda ya da yapmamız gereken şeyler biriktiğinde, düşünceler adeta kafamızın içindeki boşlukta uçuşmaya başlar. Her şeyi aynı anda düşünmeye başlarız ve bunların birbirine göre önceliğini ya da ne zaman yapılması gerektiğini soyut bir şekilde anlamaya çalışmak neredeyse imkansız hale gelir. Bunu çözmek düşüncelerimizi görmeliyiz. Evet doğru duydunuz, düşüncelerimizi görmeliyiz. Nasıl mı? Buyrun anlatayım.

Dijital Çağ’a Analog Çözüm: Bullet Journal

Bilgisayarlar ve mobil telefonlarla harikalar yaratırken yine de boş beyaz bir sayfaya kalemle not almak bir şeyler çizmek kadar rahat hissedemeyiz kendimizi onları kullanırken. Yüzlerce takvim ve not alma uygulaması işimizi kolaylaştırırken bir taraftan da, bizi bu cihazlara bağımlı hale getiriyor ve özgürlüğümüzü kısıtlıyor. Benim gibi kağıda dokunmayı ve çizgisiz kağıtlara not almayı sevenlere hayatlarını organize etmeleri için muhteşem bir önerim var: Bullet Journal. Çok yeni bir fikir olmamakla beraber bu yöntem, sade ve sistemli bir şekilde üretken olmanızı ve hayatınızı planlamanızı sağlıyor. Hemde Bullet Journal kullanmak ihtiyacınız olan sadece bir kalem ve bir defter!

Aynı Anda Birden Fazla İş Yapmak (Multi-tasking) Zihnimize Zarar Veriyor

Çoğu insan işlerini yetiştirmek için aynı anda birden fazla iş yapmaya çalışır ve bunu başarabildiğini de iddia eder. Örneğin bir taraftan whatsapp da arkadaşlarıyla konuşurken bir taraftan ödev ya da proje yapmaya çalışır. Bir taraftan maç yayını takip ederken bir taraftan da e-postalarını kontrol edebildiğini düşünür. Ama aslında yanılır. Bilimsel çalışmalara göre aslında beynimiz aynı anda iki işi yapmıyor. Biz aynı anda yapabildiğimizi düşünürken o sürekli iki iş arasında geçiş yaparak yoruluyor ve bu da verimi oldukça düşürüyor.

Kendime Meydan Okuma: KoşYaz Maratonu

İşler güçler koşturmaca derken uzun zamandır bloga hak ettiği zamanı ayıramadım. Bu süreçte sadece aklıma gelen yazıların konusunu not edebildim. Yazılması gereken yazıların sayısın artması ise bende daha büyük bir atalete sebep oldu ve yeniden başlamakta zorlandım. Şimdi buna bir dur demenin zamanı geldi. Geçmişte düzenlediğim Kendime Meydan Okuma (KMO) serilerine bir yenisi ekleniyor. İstanbul maratonu hazırlıkları ve yeni yazı üretme çalışmalarını birleştirerek kendime yeniden meydan okuyorum. KoşYaz Maratonu başlıyor.

Neye Aitsin?

Bağımlısı olduğun telefonuna mı?
Özenle çektiğin fotoğrafları yüklediğin instagram profiline mi?
Aynadan kendini alamadığın saçlarına mı?
Üzerinden çıkarmadığın kıyafetine mi?
Maçlarını kaçırmadığın futbol takımına mı?
Şarkılarını her gün dinlediğin sanatçıya mı?
Hiçbir bölümünü atlamadığın dizilere mi?
Yüksek notlar almaya çalıştığın okuluna mı?
Her gün gittiğin işine mi?
Çizilmesinden korktuğun arabana mı?
Fitness salonlarında şekillendirdiğin vücuduna mı?
En yakın arkadaşına mı?
Sevgiline mi?
Eşine mi?
Annene?
Babana mı?
Yalnızlığına mı?

Yanlış Bir Sistemin İçinde Doğru Olmak

Bugün günlerden üniversitemin mezuniyet töreni olduğu gün. Benim ise mezuniyetimin 4. yılını tamamladığım gün. Çok yoğun bir tempoyla çalışılan lisans yıllarının karşılığı olan diploma töreni bir bayram günü gibiydi adeta. Şölen havasında geçen mezuniyet günü, hiçbir zaman unutamayacağım günlerin arasında çoktan yerini aldı. Diplomayı aldıktan sonra ise doğrudan iş hayatı başladı tabi. Yıllarca teoride öğrendiğimiz doğruların […]

Selam!

Bir süredir yokum buralarda. Hayat ve kendimle uğraşma süreci, onların sonuçlarını yazacak kadar vakit ve motivasyon vermiyor bu aralar. Yepyeni şeyler öğreniyorum bu süreçte. Zorlandığım oluyor zaman zaman. Değiştiğimi fark edebiliyorum. Bütün bunlar geçtiğinde, daha farklı bir ben ile yaşamıma devam edeceğim inşallah. Daha güçlü ve bilgece. Bu esnada size bir Selam vermek istedim. Ve “Selam” hakkında bir kaç kelam etmekti, aynı zamanda niyetim. Ben daha da uzatmadan buyrun yazının içine gelin.